31 Ekim 2013 Perşembe

Bazen

Bazen konuşmak istemezsin.
Kafanda ne kadar çok şey olursa olsun, aklından geçirdiğin şeyleri söyleyemezsin.
Yutkunursun.
Bilirsin ki o şeyler mevcut durumda hiç bir işe yaramayacaktır.
Bazen gücün olmaz bir şeylere.
Yürümeye, yemeye, müzik dinlemeye, gülmeye.
Pek bir şey yapmazsın, odanın içinde saatlerce o köşe senin bu köşe benim dolanırsın.
Bazen de düşünmek istemezsin, hayal gücün o kadar geniştir ki, kendi kendine kurup durursun her şeyi.
Sonra da pes edersin, zihnini meşgul edecek şeyler ararsın, film izlersin mesela. Oyun oynarsın ya da.
Kitap okursun.
Ama sonra
Filmin bittikten sonra, oyundan sıkıldığın anda, okuduğun kitap bittiğinde, en başa dönersin.
Peki şimdi?
"Bazen yapıcakta bişey bulamazsın. Yazıcakta."



26 Ekim 2013 Cumartesi

Halloween yaklaşıyor!




Millet Halloween geldi, çattı.
Peki siz Halloween bizim canımızdır diyenlerden misiniz? Yoksa pek te önemi yok diyenlerden mi?
Eğer plan yaptıysan ve şimdiden ne giyeceğim ben diye düşünüyorsan Nasty Gal'dan biraz feyz al. Belki de çok beğenip direkt satın alırsın?



Güzelmiş diyorsan, seni şöyle alalım. TIK!


Mesela ben bunu yazmamıştım - Intouchables

Şu harika filmi izledim ama yazmaya fırsat bulamamıştım.
Şimdi diyorum ki kesinlikle İZ-LE-YİN!
Böyle eğlenceli, sempatik, dramatik, değişik bir film izlemedim hayatımda. Yani hem güldüm, hem içim cız etti, hem eğlendim.
Şimdi ana karakter Philippe, ve bu adam engelli, yaşadığı bir kaza sonucu boynundan aşşağısı felç kalıyor. Diğer karakter ise (evet zenci olan) Driss. Philippe kendine bir bakıcı aramaktadır, ayrıca çok zengin bir adam bu arada. Evin içinde çalışanları, bir adet maxi sexy sekreter mevcuttur. Bir de ergen minik kızı var. Ben hiç sevmedim o ergeni bu da dip not olsun. Driss ise sadece işsizlik maaşı almak isteyen, fakir semtin gururlu çocuğu. -Fakat bu cümlemde ciddiydim.-
Olaylar Driss'in Philippe'ye bakıcı olmayı kabul etmesi ile başlıyor.


 Bir insan, sevdiği bir insanın hayatını ne ölçüde değiştirebilir? Dostluk nedir? Ya da gerçek sevgi?



Bir de, soundtrack'ler Ludovico Einaudi'den. Yani ben piyano tınısı severim diyenlerdensen kesin izle zaten!
Filmin sonunda mutluluktan ağladım desem yeterince ilgini çeker mi?

Son olarak bu gece saatleri bir saat geri almayı unutmayın :P 

24 Ekim 2013 Perşembe

Bir London Grammar var.

Hi Guys.

Sıkılmış, bunalmış, okul, iş arası mekik dokuduğum günler. Şu grubu nerede keşfettim, hangi şarkısını duydum, nasıl buldum hatırlamıyorum. Ama iyi ki bulmuşum.


Indie Müzik'in pek bir rövanşta olduğu dönemler malumunuz, tabii bu grupta Indie Pop yaparak duyuruyorlar isimlerini. Indie Rock, Indie Pop fark etmez aslında Indie olunca işler değişiyor bende. Seviyorum. Sizi bilemem. Bir de albüm yaptılar If You Wait diye çokta hoş oldu çokta süper oldu hani. Gayet başarılı buldum.
Hiç duymadıysanız grubun adını, bir dinleyin derim. Sevdiğim bir kaç parçasını paylaşıyorum burada.


Şimdilik kendinize iyi davranın.